ELLE Türkiye, Kasım sayısında ‘Bedenime, Özgürlüğüme, Haklarıma Dokunamazsın’ diyor

ELLE Türkiye, Kasım ayında kadınların hak ve özgürlüklerinin dokunulmazlığına dikkat çeken bir kapakla çıktı. Şiddetin her türlüsünü kınayan ve uzmanların bu konudaki önerileriyle hazırlanan içeriğin “Ben istemeden bana dokunamazsın” mesajını ileten isim ise, toplumsal konularda fikrini söylemekten kaçınmayan ve kariyerinin başından itibaren duruşu, tavizsizliği ve ışığıyla hemcinslerine ilham veren oyuncu Elçin Sangu.

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü yaklaşırken, ELLE Türkiye dergisi çok anlamlı bir kapak yayınladı. Derginin kapağındaki isim olan Elçin Sangu, eliyle dur işareti yaparken, ELLE Türkiye şu mesajı veriyor: “Ne giydiğime karışamazsın. Bedenime, özgürlüklerime, seçimlerime, haklarıma ben izin vermeden DOKUNAMAZSIN.”

ELLE Türkiye Yayın Direktörü Melda Narmanlı Çimen, içindeki kız çocuğundan güç alan, kendi ayaklarının üzerinde duran, ilham veren, umut veren, üreten, hayal kuran, duyarlı, vicdanlı, şefkatli ve cesaretli kadınlara her zamankinden daha fazla ihtiyacımız olduğuna dikkat çekiyor.

Kadınları eril baskıyı, sözlü, psikolojik ve fiziksel şiddeti reddederek güvende ve özgür hissetmeleri için dayanışmaya davet etmek ve ne kadar güçlü olduklarını hatırlatmak amacıyla ELLE Türkiye Moda Direktörü Aslı Asil ve moda fotoğrafçısı Burcu Karademir ile birlikte bunu yansıtan bir fotoğraf, metin ve styling dili kurguladıklarını ve bu kurgunun öznesi olarak tüm duygu ve mesajlarını Elçin Sangu’nun görsel diliyle ifade ettiklerini belirtiyor.

Projenin başından beri onlara güvenen ve fikirleriyle destek olan Elçin Sangu ve Cult ekibine teşekkür ederken, Elçin Sangu ise verdiği röportajda tüm kadınları İstanbul Sözleşmesi’ni ve 6284 sayılı kanunun maddelerinin tamamını okumaya davet ediyor. Şiddetin kökeninde insan psikolojisi, sosyal dinamikler, kültürel normlar, ekonomik çıkarlar, eğitim eşitsizliği ve politik sistemlerin olduğunu vurgulayan Sangu, “Değişimler elbette ki kolay değildir, sancılı süreçlerdir. Sistem bizi ne kadar yorsa da, her şeyden önce insan ve bu ülkenin bir vatandaşı olarak değişimin bir parçası olabilme ihtimali bile güzel. Atamız kadın hakları konusunda da çağdaş ve aydınlık vizyonunu seneler önce ortaya koymuş, onun mirasına sahip çıkmak hepimizin görevi”, diyerek bu konudaki hassasiyetini dile getiriyor.

Elçin Sangu, İstanbul Sözleşmesi’nin önemine de dikkat çekiyor: “Öncelikle bu röportajı okuyan herkesin, özellikle kadınların, İstanbul Sözleşmesi’ni ve 6284 sayılı kanunun maddelerinin tamamını mutlaka okumalarını rica ediyorum. Konunun özünü kısaca şöyle anlatabiliriz: Asıl adı “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” olan İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Kanun, kadına yönelik şiddetle mücadelede Türkiye’deki en önemli uluslararası hukuksal dayanaktır. Şiddeti önleme, şiddete uğrayan ya da uğrama tehlikesi bulunan kadınlara, çocuklara, aile bireylerine ve mağdur edilenlere koruma sağlama, gerekli cezaları verme ve toplumsal cinsiyet eşitliğini destekleme hedeflerini taşıyor. Kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği için yasal bir düzenleme sunarak, kadınların şiddetsiz bir hayat sürmesini destekliyor ve yaşam hakkımızı güvence altına alıyor. Bu nedenle çok çok önemli.”