Selin Solmazer, “benim Toscanam” diye tanımladığı Çeşme Ovacık’taki bağ evinde eşi ve kendi için doğal ve samimi bir yaşam ortamı yaratmış.
“ÇEŞME BANA DAVETKAR GELİYORDU”
Her şey 2003 yazının Temmuz ayında başlamış Selin Solmazer için. O yaz şimdi eşi olan Tuncer Bey ile tanışmış Selin Hanım. “Üniversiteden sonra Aksigorta Ege Bölge Müdürlüğü’nde çalışmaya başlamıştım. Sekiz yıl aralıksız hasar servisi bölümünde çalışıp pert arabaların ihaleleri ile ilgilenirken ve aktif iş hayatının olumlu olumsuz her yönünü dolu dolu yaşarken, İzmir’e olan yakınlığı sebebi ile hafta sonları 35 dakikada ulaştığım Çeşme, iş hayatının bütün stresini ve sıkıntısını atmak için oldukça davetkar geliyordu bana” diyor Solmazer.
İşte bu haftasonlarından birinde tesadüfler eseriyle Tuncer Bey ile tanışmış. Tuncer Bey, uzun yıllar yurtdışında yaşadıktan sonra hayatını Çeşme Ovacık’ta bulunan şaraplık üzüm bağlarına ve buradan gelecek yaşam kaynağına yöneltmiş.
“BAĞLARIN İÇİNDE BİR EV SAHİBİ OLMAK İSTEDİM”
Solmazer bağ evinin hikayesini şöyle anlatıyor: “Bağların içinde bir ev sahibi olma isteğim ilk bu şekilde gelişti. Sanırım o rahatlığı, kendini kasmadan hobi ile birleşen, geçim imkanını kıskandım Tuncer’in. Ancak tamamen buraya yerleşme ve aktif iş hayatından kopma gibi bir niyet taşımadığımdan 2004 yılında kendi arazimi satın aldım. Böylelikle gerekli izinlerden sonra vakit kaybetmeden hemen evin yapımına başladık.”
İzinler alınırken dikkat edilmesi gereken öncelikli standartlar; yola belli bir cephesi olan arazilerin ancak 150 m2’ye kadar tek katlı olarak inşa edilebilmesi zorunluluğu olmuş. Bu zorunluluktan yola çıkarak, evin mimari şekli ve detaylarının neler olabileceği konusunda Selin Hanım’ın dekorasyon firması sahibi olan kardeşinden yardım almışlar:
“Bu küçük bağ evinin bütün özel tasarım mobilya, proje işlerini kardeşim yaptı. Ben sadece provans tarzı çok sevdiğim için samimi, nostaljik ve abartısız bir bağ evi isteğimi ilettim. Evin yapımı bittikten sonra da işimden istifa edip buraya yerleştim” diyor Selin Hanım.
EV OLDUĞUNDAN DAHA FERAH VE BÜYÜK GÖRÜNÜYOR
Tek katlı bu bağ evi salon, açık mutfak, Salon 45 m2 olmasına rağmen tavanın oldukça yüksek olması, açık mutfak tarafında ve oturma alanında bulunan kare sabit büyük pencerelerin, bahçeyi ve ön terasla birlikte güneş ışığını olduğu gibi evin içine taşımasından dolayı daha ferah ve büyük duruyor.
Evin ağırlıklı olarak yazın kullanılacağı düşünülerek ön ve arka teraslara çok geniş bir alan ayrılmış. Selin Hanım’ın eşi ve dostlarıyla ön terastaki yemek keyifleri zaman içerisinde yöresel ot ve Girit yemekleri kursları düzenlemesine kadar ilerlemiş. Salonda şömine ön ve arka kısmının cam olması nedeniyle yatak odasına da bakıyor. Aynı zamanda evin bütün ısınma problemini çözüyor.
Çift dört köpek ve iki ördekleriyle paylaştıkları evlerinde zamanlarının büyük çoğunluğunu verandalarında geçiriyor.
SEYAHAT ETMEYİ ÇOK SEVİYORLAR
Ev sahipleri sık sık yurt dışına seyahat etmekten zevk alıyor. Evde bu seyahatlerden, farklı tarihlerde zaman içinde topladıkları ilginç obje ve aksesuarlar da bulunuyor.
Salondaki, koltuk takımı Tepe Mobilya’nın. Yemek masası, deri sandalyeler ve orta sehpa Mudo Concept’ten. Gazetelik, gerçek geyik boynuzlarından yapılmış, ev sahiplerinin geçen kış bir ay kaldığı Tayland’dan alınmış.
Koridorda duran eskitme beyaz ahşap kitaplık Mudo Concept, ayaklı kırmızı askılık ise Bilgili Mobilya’dan. Salon ile aynı alanı paylaşan mutfakta büyük masif ahşap bir masa orta alana konumlandırılmış. Mutfaktaki country tarzı ocak, fırın ve davlumbaz üçlüsü, İtalyan Mekappa markasını taşıyor.
Ev sahibi bu üçlünün İtalya’dan gelmesini tam iki ay beklemiş, ama sonunda tüm bu beklemeye değdiğini söylüyor. Köşe mutfak dolabı, ve diğer bütün mutfak dolapları beyaz eskitme ve masif. Özel tasarlanarak ev sahibinin kardeşi tarafından yapılmış.
Mutfak dolapları aile yadigarı porselenlerden, Venedik, Prag’dan topladığı cam eşyalara ve Paşabahçe’den yeni alınan porselen, cam ve seramik objelere kadar pek çok mutfak araç gerecine ev sahipliği yapıyor.
“PROVANS STİLİN HER DETAYINA YER VERMEYE ÇALIŞTIM”
“Provans tarzı, küçük bir bağ evine çok yakıştırdığım için bu tarzı yansıtan her türlü detaya evimde yer vermeye çalıştım. Evin genelinde beyaz rengi, eskitme masif mobilyaları, çiçekli tekstil ürünlerini zevkle kullandım. Ailemden yadigar hiç kullanılmamış eski kanoviçe işli çarşafları bozup perdeler, küçük yastıklar diktirerek değerlendirdim. Banyo, yatak odası, teras, giyinme odası ve küçük bir misafir yatak odasından oluşan evimde her şeyi özenle seçtim. Eşyaların aynı koleksiyonun parçaları olmasından çok birbirini tamamlamalarına, yaşanılan sıcak bir ev ortamı yaratmasına, kısaca bir İzmirli olarak benim gibi rahat, samimi ve içten olmasına dikkat ettim” diyor Selin Hanım.
Provans stilin püf noktaları için tıklayın…
İngiltere’de doğal yaşamın tam ortasında kil ve samandan yapılmış evdeyiz