Fener’in ara sokalarından birinde semtin ruhunu tam anlamıyla taşıyan bir evdeyiz. Ahşap ve yüksek tavanları, döşemeleri, mobilyaları ve ev sahibine yarenlik eden kedileriyle Fener’in tüm sıcaklığını bu evde hissedebiliyorsunuz.
Fener’de yokuş üzerine sıralanmış bitişik nizam evlerden birinde yaşıyor Jeffrey Tucker. 270 metrekarelik kapalı alana sahip bu ev semtin tüm yaşanmışlıklarını size yansıtıyor. Semtin tarihi özellikleri ve dokusu bu evin adeta tamamına işlemiş.
RESTORASYONUN ARDINDAN TAŞINDI
“ Bu eve 2013 yılında restorasyonu biter bitmez taşındım. Fener semtinde, Sur içi İstanbul’unda yaşamak hep hayalimdi. İmparatorların gezdiği alanlarda yaşayabiliyor olmak bence çok etkileyici. Müstakil olması ve 19. yüzyılda yapılmış olması insan yaşamı için gereken her şeyin zaten düşünülmüş olmasını da beraberinde getiriyor” diye anlatıyor Jeffrey.
“Evi aldığımda, yıkılmak üzere, metruk bir haldeydi . İlk yapıldığı günkü haline getirmek iki senemi aldı. Maalesef dört duvar bırakıldığı için içindeki tüm malzemeler, aynı dönem eski bina yıkımlarından toplanarak restore edildi. Her zemin, her tavan, her kapı ve aksesuarın ayrı ayrı dönüşüm hikayesi var” diye bu eve taşınma öyküsünü anlatıyor ev sahibi.
BENİM TARZIM ŞUDUR DİYEMEM
Jeffrey Tucker, “benim tarzım şudur diyemem” diyor ve ekliyor: “Bir objenin ya da eşyanın yerleştirildiği ortama uyum sağladığını, komşu eşyalarla iyi geçindiğini düşünüyorsam, sonunda ortaya çıkan şey, her ev bazındaki tarzım oluyor. Evler zaten ne istediklerini size soylüyorlar. Bazen tezat istiyorlar, bazen aynı dönemi özlediklerini söylüyorlar, bazen de sadelik arıyorlar.”
SALON DEKORASYONU
Evin salonunda abajur ve lambader aydınlatmalar kullanılarak sıcak bir ortam yaratılmaya çalışılmış. Salonun sosyalleşme alanı unutmamak gerektiğini düşünen ev sahibi aynı zamanda rahat bir oturma grubunun samimi sohbetlere vesile olduğuna inanıyor. Bu odada bol miktarda, hikayesi olan tablolar, objeler kullanılarak konuşma konusu yaratmak ve hayal kurmak için de bir ortam sağlanmış.
MUTFAK VE BANYO
Evin en çok zaman geçirilen yerleri olan mutfak ve banyoların kullanışlı olmalarına özellikle dikkat edilmiş. Bunun yanı sıra estetik ve bir hikayeleri olmaları da önemli etkenlerden olmuş.
Geniş bir alana sahip olan mutfakta bolca depolama alanına yer verilmiş. Duvardaki terek aileden kalma ve eskicilerden alınmış birçok eski tabağa ev sahipliği yapıyor. Mutfakta aynı zamanda evin minik bahçesine açılan bir kapı da yer alıyor.
YATAK ODASI DEKORASYONU
Yatak odası ev sahibi tarafından bu alanın dinlenmek için olduğu düşünülerek planlanmış: “Dinlenme alanının bence az miktarda eşya, aksesuar ve sakinleştirici renklerle düzenlenmesi gerekir. Bu alanda elzemin dışında fazlalıklara gerek duymam.”
Evin tüm alanları yapının özelliklerine uygun şekilde dekore edilmiş. Jeffrey Tucker çalışma odasının planlanmasını ise şöyle anlatıyor: “Bir çalışma odasının ciddi, saygın, fonksiyonel olması gerekir. İşim itibari ile arşivlemeye uygun bölmeleri olması gerekiyordu mesela. Üç harfliler için tasarlanan özgün bölüm de tesadüfen çalışma odamda kalıyor. Onların da bana yardımcı olduklarına inanıyorum. Burada özellikle büyükbabamın yazıhanesindeki eşyaları kullandım.”
EVDEKİ EŞYALAR AİLEDEN KALMA YA DA İKİNCİ EL
Evdeki eşyaların çoğu aileden kalma, diğerlerini de ev sahibi eskicilerden toplamış. Salondaki koltuklar Çukurcuma’daki Döşemeci Engin Usta’nın imalatı. Abajurlar ise Galata Abajur’da Faruk Usta tarafından yapılmış.
Evde ahşap, tuğla, metal ve mermer gibi birçok doğal malzeme kullanılmış. Renk olarak da doğal renkler ön planda. Toprak tonları, ekrular ağırlıklı olarak kullanılmış.
Birinci katta yer alan yemek masası Milano’dan alınmış. Sandalyeler ise Como’daki bir cafeden çıkma. Aksesuarlar ise eskici ve antikacılardan alınmış.
Geçmiş yılların o nostaljik havası mutfakta da kendini gösteriyor. Ev sahibi mutfakta kullandığı eşyalarında bir hikayesi ve ruhları olması gerektiğini düşündüğünden buradaki eşyalarda özel olarak seçilmiş. Terek Galata’daki eski bir evden çıkma. Masa, ev sahibinin kendi marangozhanesinde Adnan Usta’nın imalatı,
Evin her katının sahanlığında farklı yaşam alanları oluşturulmuş. Bu katta pencere kenarında ikili bir oturma köşesi kurgulanmış. Merdivenlerin yan taraflarında oluşturulan köşelerde ise aksesuarlar sergileniyor. Hermes büstü ev sahibinin Galata’daki Petraki Apartmanı’nı restore ederken yenilediği bir büst.
Evin mimari yapısı da oldukça dikkat çekiyor. Çatı katındaki kirişler yapıya ayrı bir güzellik katmış. Bu katta duvarlara büyük ebatlı tablolar asılmış. At ise ev sahibinin çocukluk yıllarından.
Yatak odasında mümkün olduğunca az eşyaya yer verilmiş. Aynı zamanda açık renkler kullanılmış. Odanın en renkli eşyaları perde ve halı gibi tekstil ürünleri.
Bakır hamam tasları adeta birer sanat eserine dönüştürülmüş ve merdiven kenarındaki duvarları süslüyor. Üst kat banyosunun önüne, yaşam alanının bütünlüğünü bozmadan ahşap plakalarla bir duvar oluşturulmuş.
Banyoda konfor ve kullanışlılık ön planda. Balkon kapılarının ispanyoletlerinde olan çiniler ve lavabo, Pera Palas’tan çıkma.
Ev turu: Farklı kültürlerle harmanlanan bir Urla evindeyiz