Ev turu: Ortaköy’de yeşillikler içinde, hayat dolu bir evdeyiz

Yeşilin gerçek bir fon oluşturduğu Ortaköy’deki bu çatı katı, küçük metrekaresine doğanın eşsiz gücünü sığdırmayı başarıyor. Karafırın’ın ortaklarından Emine Karal’ın bu yeşil sığınağı, geçmişin getirdikleriyle daha yeni birçok anı ve yaşanmışlık biriktireceğe benziyor.

“YENİ EVİMİN YEŞİLLİKLER İÇİNDE VE DENİZİ GÖRMESİNİ İSTİYORDUM”

“Halkalı’da merkezden uzakta yaşadığım sitedeki bahçe katından sonra yeni evimin şehrin içinde, yeşillikler içinde olmasını ve deniz de görmesini, aynı zamanda da sevimli bir atmosfer taşımasını istiyordum. Ev aramaya ilk olarak Balat’ta gezinerek başlamam sanırım bu sebepten ötürü oldu. Balat ve civarındaki evlerin ahşap olması, o istediğim samimi ve yaşanmışlık hissini orada bulacağıma dair bir işaret gibiydi.” diyerek hikayesine başlıyor Emine Karal.

Ancak Balat’tan Boğaz hattındaki semtlere uzanan ve aylar süren nafile arayışlardan sonra, tamamen bir tesadüf eseri o dönemde bir akrabasının yaşadığı bu ev, sonradan Emine Karal’ın yeni evi oluyor.

“ARTIK İSTEDİĞİM GİBİ BİR EVİM OLMASINI İSTİYORDUM”

Boğaz manzaralı çatı katından içeri süzülen güneş gün boyu eksen değiştirerek evin içerisinde kalıyor. Dracena, Aloe vera, paşa kılıcı, aşk merdiveni, guzmanya ve flamingo çiçeği gibi iç mekan bitkilerin yoğunluğu, evdeki yaşanmışlık hissini çoğaltıyor.

Karafırın’ın İkitelli’deki merkezinde yoğun ve geç saatlere kadar süren iş yoğunluğuna sahip olsa da; “Artık gözümü karartmıştım, evim işyerime ne kadar uzak olursa olsun, istediğim gibi bir evde oturmak istiyordum. Sonunda burası oldu” diyor ev sahibesi.

Eve taşınalı henüz üç ay olsa da, salondan yatak odasına yaşam alanı şu an gördüğünüz haline bir ay gibi kısa bir sürede dönüştürülmüş. “Her gün küçük küçük parçalar ilave ediyorum tabii… İki aydır elimde poşet olmadan eve girdiğim bir gün dahi olmadı.” diye gülerek anlatıyor halini.

Mutfaktaki çoğu servis objesi, Karafırın’ın prodüksiyon çekimleri için H&M Home, Mudo Concept, Odun Design, Hamm gibi birçok markadan toplanmış. Sürahi Paşabahçe’den ve orman meyveli pasta, Karafırın’dan. Yatak başındaki kukla Nepal Bhaktapur’dan alınmış. Müz’den seçilen keman yapraklı kauçuk Ficus lyrata ise evin en nadide parçalarından.

En çok Çukurcuma, Tophane’deki antikacılar ve Kapalıçarşı’da zaman geçirmiş. Evdeki tüm perdeler doğal keten ve Kapalıçarşı’daki Sivas Yazmacısı’ndan metraj olarak satın alınmış. Salonda başrolün sahibi olan orta sehpa, Çukurcuma Karadeniz Antik’ten satın alınan antika bir kapı. Ev sahibesi, dükkana yaptığı birçok ziyaret ve çetin pazarlıklar sonrasında ancak kapıya sahip olabilmiş. Bu orta sehpa altındaki iki halı, Yargıcı Homeworks ve H&M Home’dan seçilmiş. Beyaz saçaklı yün halı ise Çukurcuma’daki bir dükkandan alınmış.

Balkon kapısının yanındaki koltuk da Çukurcuma’dan alınıp döşemesi döşemeciye değil, minderciye yaptırılmış. Bu şekilde, çok daha ekonomik olmuş. Sarı kanepe ise Mudo Concept’ten alınmış.

Ayna üzerinde ‘Küçük Prens’ kitabından bir alıntı yer alıyor. Mutfak perdesini asmak için, Buddha’nın om işareti yaptığı pirinç el aplikler kullanılmış.

Salondaki bohem ve etnik etkiyi en çok yansıttığına inandığımız kilim yastıkların hikayesi de bir o kadar ilginç. Amazon.com’dan görüp satın almak istediği yastıkların Türkiye’ye gönderiminin olmamasını anlamsız bularak, araştırmış ve aslında firmanın Kayserili bir üretici olduğunu öğrenmiş. Bunun ardından da uzun çabalar sonucunda edindiği telefon numarasından firmayı arayarak, yastıkları almış. Yorgun bir savaşçı edasıyla, “Bayağı uğraş verdim bu yastıklara sahip olmak için…” diyor.

AHŞAP PALETLERDEN KANEPE YAPTI

Salon duvarının bir kenarını kaplayan kahverengi kanepe ve köşeyi dönen ikinci kanepe, ahşap paletlerden ev sahibesi tarafından tasarlanmış. Üzerlerindeki minderler özel diktirilmiş. Yeni dikilmiş olmasına rağmen minder kumaşlarının biraz gevşek durmasını ev sahibesi özellikle tercih etmiş. Mobilyaların salaş, kullanılmış gibi görünmesini ve yaşanmışlığı olmasını istemiş. Sehpa ve raf olarak kullandığı kasaların bazılarını Facebook’ta rastladığı Kadıköy’deki bir tasarım dükkanından almış. Duvarlardaki mask ve tabloların çoğu Hindistan ve Nepal seyahatlerinden alınmış. Boy aynası, Çukurcuma’da bir çerçeveciye yaptırılmış. Üzerindeki metinse, Saint Exupery’in ‘Küçük Prens’ adlı eserinden bir alıntı ve sticker olarak alınıp aynaya yapıştırılmış. Aynanın yanında asılı ‘Hiç’ yazılı tablonun çerçevesi yıllar öncesinden satın alınmış.

Bir pasta tasarımcısı olarak, yaptığı meslekten ziyade, tutkularının peşinden giden ve hobilerinin hayatına şekil vermesine izin veren Emine Karal’ın evi, tıpkı takılarından kıyafetlerine yaşamında olduğu gibi bohem ve etnik detaylardan besleniyor, renkleniyor ve çeşitleniyor.

Yazı: Besray Köker • Fotoğraflar: Barış Aras/FluFoto

Halkalı’da 160 m2, 3+1 evdeyiz: Cesur kombinasyonlar