İstanbul Beykoz’da ormanın çepeçevre sardığı bahçeli bir eve konuk oluyoruz. Antika, vintage ve seyahat rotalarından ilham alan bu ev, sofistike ve kendine has bir dokuya sahip.
Ayşe ve Cem Şirin çiftinin Beykoz’da yer alan bahçeli evlerine konuk olduk. Bizi evde, çiftin kızları Zeynep Şener ağırladı. İ.Ü Fen Fakültesi mezunu olan Cem Şirin, babasının 1974 yılında kurduğu ve yaklaşık 50 yıldır peyzaj alanında faaliyet gösteren Cem Botanik’in de sahibi. Şener; yemek yapmak, seyahat etmek ve torunları ile birlikte vakit geçirmekten keyif alıyormuş.
Aynı zamanda karate felsefesi ile spor yapmak ve çeşitli sektörlerin fuarlarını takip etmek de onun için değerli uğraşlar arasında yer alıyormuş. Ev sahibesi Ayşe Şirin ise, babasının basın ataşesi olması nedeniyle farklı ülkelerde geçen çocukluğunun ardından, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nden mezun olmuş. Eşi Cem Şirin’le de burada tanışmışlar. Yiğit ve Zeynep adındaki çocukları da şirket yönetiminde anne-babasıyla birlikte çalışıyor. Ayşe Şirin, işi ve evi arasındaki dengeyi kurmaya özen gösterirken, boş vakitlerinde seyahat etmeyi, yeni yerler keşfetmeyi, bitkileriyle ilgilenmeyi çok seviyormuş. Bu arada da, bir süre önce başladığı romanını yazmaya devam ediyormuş.
Eve yaklaşık olarak bir sene önce taşınmışlar. Bu evi tercih etmelerinin en önemli sebeplerinden biri ise evin işyerlerine yakın olmasıymış. Tabii ki Beykoz’un ormanlık bir alanda yer alması ve nefes alma imkanı vermesi de eve taşınmak için çok geçerli bir sebep olmuş. Evin arka tarafında doğal bir göl ve piknik alanı bulunuyor. Burada çok keyifli yürüyüşler yaptıklarını söylüyorlar. Doğaya ve bitkilere olan sevgileri ev seçimlerini doğrudan etkilemiş.
Metropol ortasında, kalabalıkla, şehir yaşamı ile iç içe bir hayattansa, tabiatı, ormanı, bitkileri yaşayabilecekleri, dingin ve sakin bir ev yaşamı arzulamışlar. Bu evi de tam olarak bu duyguya göre şekillendirmişler. Ev inşaat halindeyken Cem ve Ayşe Şirin çiftine peyzaj projesini yapmaları teklif edilmiş. Onlar da burası için keyifli bir çalışma gerçekleştirmiş. Projeyi yaparken burada oturmaya karar vermişler. Ev 340 metrekare ve 6 odadan oluşuyor. Projenin henüz çok başındayken evi satın aldıkları için, içlerine en çok sinen daireyi seçme şansları olmuş. Evi inşaattan alıp, iki daireyi birleştirmişler. Konumu belirlerken özellikle arka bahçenin daha saklı, güneye ve ormana bakmasına ve de sosyal tesisten izole olmasına dikkat etmişler.
Ev sahiplerinin en sevdikleri dekorasyon stili etnik-klasik. Evde aileden kalma antika parçalar kadar yurtdışından topladıkları ve özellikle seyahat ettikleri ülkeleri anımsatan objeler de yer alıyor. Hem geçmişin klasik çizgisini hem de günümüzün konfora yönelik rahat tasarımlarını bir arada kullanmaya gayret ediyorlarmış
. Royal Doulton, Lladro, Nao baskın olarak kullanmayı sevdikleri aksesuarlar. Bunun yanı sıra Coalport marka biblo koleksiyonları da en favori tasarımları arasındaymış. Evin en sevdikleri köşesi ise yatak odasının kurgulandığı alan. Yatak odasına bağlı arka bahçe ve oturma alanı Şirin çifti için şehrin stresinden kaçmak istediklerinde kullandıkları bir alan. Özellikle kitap okumak ve çalışmak için ideal olarak nitelendiriyorlar. Sabah erken saatlerde arka köylerden gelen horoz sesleriyle uyandıklarında kendilerini doğal bir ortamda, şehirden çok uzakta bir yerde hissettiklerini söylüyorlar.
Yatak odası mobilyaları Endonezya’dan getirtilmiş. Çalışma masası ve sarı josefine aile yadigarı. Sabaha ilk başlangıcı burada yaparken, notlarını, gelen e-postaları kontrol ediyor aynı zamanda yeni gün için de enerji topladıklarını söylüyorlar. Terlikler Japonya seyahatinden. Kurbağa Şirin çifti için şans ve suyu anımsattığı için huzur objesi konumundaymış. Onu da Uzakdoğu seyahatlerinin birinden getirmişler.
Banyodaki konfor ev sahipleri için çok kıymetli. Günün yorgunluğunu attıkları, suyun huzur veren hissine kavuştukları, sakinliğin tadını çıkardıkları bir alan olarak tanımlıyorlar burayı. Banyo geniş, ferah ve kullanışlı bir plana sahip.
Güzel kokularla dinlendirici bir etki yaratılmış. Konsol ve oval ayna aile yadigarı, hatırası bol eşyalar arasındaymış. Yerde dizili güğümler de yine aile yadigarı. Duvardaki aynalar gümüş. Bu alanda duvar kağıdı kullanarak, banyonun alışılagelmiş soğuk havasını yumuşatmaya çalışmışlar.